top of page

2003 ve sonrası, Alzheimer ile tanışmamız…

  • Writer: Mehmet Çinel
    Mehmet Çinel
  • Sep 15, 2019
  • 2 min read

2003 yılı Haziran ayında, hepimizin sevgilisi, ailenin kıymetlisi, Zeki’nin annesi İsmet Hanımı kaybettik. Büyükle büyük, küçükle küçük, gençle genç olan, yüreği geniş, ruhu asil annemizi kaybetmiştik. Nur içinde yatsın!

İsmet Hanım

Zeki artık işleri hafifletmişti. Ofise, evde oturmamak için gidiyor ve oraya gelen gidenle vakit geçiriyordu. İşte o süreçte sağlığı ile ilgili bir şeyler dikkatimi çekmeye başladı. Sinirli ve huysuz bir insan olmuş ve şahsi eşyalarını nereye koyduğunu unutmaya başlamıştı. Bu durum beni endişelendiriyor ve çare aramaya yönlendiriyordu. Bir nöroloji merkezinden randevu alıp yalnız başıma gidip yetkili doktorla görüştüm. Doktora ikinci randevuya birlikte gittik.

Zeki’ ye alzheimer teşhisi konmuştu. Zor günler bizi bekliyordu.

2004 yılında, hayatımızın yeni bir dönemine giriyorduk. Bursa’da yaşamanın artık pek anlamı kalmamıştı. İşler toparlanmış, çocuklar İstanbul’da yerleşmiş, Zeki hastalanmış ve ben kendimi orda yanlız hissetmeye başlamıştım. Çocukların desteğine ihtiyacım vardı. Kolay olmayan bir kararla, İstanbul’ a dönmeye karar verdik.

Duygu yüklü zor bir toplanma süreci başladı. Büyük, eşyası çok ve anılarla dolu evimizi toplayıp boşaltmak, epey sancılı oldu.

Fenerbahçe’ deki evimize yerleşip oturmaya başladık. Bu değişiklik Zeki için de hiç iyi olmadı. Zaman ve yer konusunda kafası karışmaya başlamıştı. Genelde evde oturuyor ve sosyalleşmek istemiyordu.

Çocuklar Avrupa biz ise Anadolu yakasında oturduğumuz için, sık sık birarada olmamız zor oluyordu. Avrupa yakasında bir ev aramaya başladık. Bu arada Bursa’ daki evi ve yazlığımızı satmıştık ve şans eseri Etiler’de Nilüfer’e yakın istediğimiz gibi bize uygun bir ev bulduk ve hemen satın aldık. Bir sene kadar süren tadilat sonrası 2006 sonbaharında yeni evimize taşındık. Artık çocuklara yakındık ve ben kendimi daha iyi ve güvende hissediyordum.

Zeki’ nin hastalığı yavaş ama her geçen gün ilerliyordu. İki sene içinde iki ev değiştirmiş olmamız Zeki’ye hiç iyi gelmemiş ve kafası iyice karışmıştı. Artık evde yanlız kalması mümkün değildi.

2008 yılı Nisan ayında, son torun, Nilüfer’in kızı Lara doğdu. Onun doğumu, zor günlerin içinde, bir mutluluk molası vermeme vesile olmuştu. Bana çok iyi gelmişti. Daha sonraki yıllarda büyüdükçe bana arkadaş oldu.

Zamanla Zeki’nin hastalığı ilerliyor ve bakımı da zorlaşıyordu. Artık ona bir bakıcı tutmak zorundaydık. Halen beraber olduğumuz Luba ile, o dönemde tanıştık. Artık yatağa mahküm bir hasta olarak en iyi şekilde bakılması, temiz olması ve en önemlisi, acı çekmemesi en büyük çabam ve isteğim.

 
 
 

Comments


Teşekkürler

bottom of page